, ULUSAL MAÇ
Kara tarafında ağa takımı
Köylü takımını elediler
Deniz tarafında bey takımı
Hukuku delip geldiler
Orta yerde çapulcu takımı
Daha baştan pes ettiler
Ayak takımı ara yerde
Ayak bile diremediler
Aydın takımı kapı önünde
Kırmızı kart yediler
Koltuk takımı kürsüde
Şampiyonuz dediler
Uyanık takımı çalım peşinde
Pas bile vermediler
Aptal takımı kendi düşünde
Ne attılar ne yediler
İşçi takımı kara sevdalı
Bütün golleri yediler
Memur takımı cezalı ...
ULUSAL MAÇ
Zamanı Mazi Devri Zaman Firavun
mısır kralı firavunu
toplasanda sihirbaz büyücünü
asayı musa yutar yılanını
serer yere tacın tahtın gücünü
yarar böler deryayı denizi
olmasada vapur gemisi
erer selamete inananın hepisi
gark olur gazabına firavunun sürüsü
son mucizeyi kitabında bile bahsin eyledi
canda isyan dolu ceset secde eyledi
öyle murad etti öyle taktir eyledi
ibreti alem için öyle eyledi
kıölecioğlu diyor firavunlar veremez ferman
yola devam eder gönül yürek ruhda taktiri kervan
ey yağmursuz çöllere dö...
İÇİMDEKİ "SEN"
Bir "sen" var bende
Ve sadece senden ötürü
Aslında bir çok aşk yaşadım ben
Ama senin aşkın, aşklarımın en büyüğü
Bir "sen" var içimde
Beni benden çalan
Bir "ben" var senin içinde
Seni senden alan ve bana katan.
Fakat ne yazık ki;
Hep yokluğunla varsın bende
Varlığınla hiç olmadın
Yani dokunamadım sana
Saçlarını okşayamadım
Yine başaramadım işte
Seni düşünürken çaresizce ağladım.
Benim seninle beraber geçen hiçbir günüm olmadı
Fakat tüm yokluğuna rağmen
İçimde sen...
Ezan Sesi
Ne güzel şu ezan sesi
Varlığının en gür sesi
Keser atar isi pası
Ne güzel şu ezan sesi
Büyüklüğünü vurgular
Paramparça olur putlar
Kutlu daveti soluklar
Ne güzel şu ezan sesi
Senden öte yok dedirtir
Başları öne eğdirtir
Kalbim aşkından tir tir
Ne güzel şu ezan sesi
Son nebiyi söyletir
Kurban olam o öyledir
Fakir kapında köledir
Ne güzel şu ezan sesi
Namaza davet edilir
En şerefli yol seçilir
Birliğin tasdik edilir
Ne güzel şu ezan sesi
Şehirler, kentler ve köyler
U...
Kabe Yollarında
İlk tebessüm gibi, ilk adım gibi
Hikmetini Allah bilir, dünya bu
Ellerin sanki su, tövbe sahibi
Yaşamak Cennette biten bir uyku
Bir elbise diksen hayâdan, ardan
Düşlerde dirilsek dünyana ersek
Davetine koşsak yağmurdan, kardan
Dal, çiçek, gül, yaprak ne varsa versek
Sen; kutsal bir kumaş gibisin yardan
Etmezdin şikâyet dünya halinden
İnsan; pek nankördür, çeker dilinden,
Abı hayat sunsan içmez elinden
Bir parça buluttan gök dolu yağmur
Umut gemisinin çift çift...
O kadar karmaşıktı ki duyguları
O kadar karmaşıktı ki duyguları. Öyle bir uçurumun dibine gelmişti ki... Düşmek ve kurtulmak an meselesiydi. Neden bu kadar acımasız hayat diye yine sordu kendine. Sonra ev sahibinin kendisine nefretle bakan gözleri geldi aklına. Kendi sorusunun cevabı yine kendi verdi. 'Acımasız olan hayat değil, insan aslında.'
Sınırlarımız
Aslında hiç birşey bilmiyorsun!
Tek bildiğin,
Seni seviyor olmam.
Onun da ne kadar ve ne derin olduğundan bihabersin,
Aslında ben de bilmiyorum,
Nelere karşı sevdiğimden,
Mutluluk mu hüzün mü verdiğinden,
Ama sen, tamamen uzaksın...
Daha yaklaşamadan, anlaşamadan ıraksın bunlara,
Zaten anlatsam da, anlayamassın,
Daha doğrusu hissedemessin benim gibi,
Kaldıramazsın bu ağır yükü,
Derinliğinde kaybolur gidersin.
Ben de o yüzden anlatamıyorum ya işte,
H...
DELİ KIZ
Eyy sırma saçlı deli kız
Bırakta seni doyası seveyim
Bir el et bana bir çağır hele
Gel de sana koşarak geleyim
Eyy masum bakışlı deli kız
Sen iste ben, benden geçeyim
Bir bak bana, bir gül hele
İste yoluna canımı vereyim
Eyy benim sevdam deli kız
Seninle dolup taşayım
Seni seviyorum de hele bana
Ben sana kurban olayım
Hayallerimizi Gerçeğe Dönüştürebilmek!
Peki, hayal, mutluluk, arzu ve hedef kavramlarının anlamlarını biliyor muyuz? Hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için bunları bilmenin faydası ne?
Deneyimsel Tasarım Öğretisinden hayallerinize ulaşmak için faydalı ve uygulanabilir tavsiyeler:
Hayaliniz ulaşılabilir mi?: Kurduğumuz hayal ne kadar büyük ise o kadar iyidir diye düşünürüz. Sanki o hayale ulaşmak bizim gayretimizle değil de lambadan çıkan cinin sihiri ile olacakmış gibi gelir. Halbuki, DTÖ der ki ulaşabileceğiniz en üst aşamayı isteyin. Ulaştınız mı, işte zihninize başardığınızın ispatı! Hemen seviyeyi bir miktar arttırın. Bu yöntemle, başlangıçta ulaşılması zor görünen hayallerinize adım adım ulaşın.
Hayaliniz mutluluğunuzu nasıl etkiler?: Birileri birşeyi başarmışsa herkes başarabilir. Ama sadece isteyen değil. İsteyip o konuda emek harcayanlar ulaşabilir. Bu nedenle, ne kadar gayret gösterebileceğinizi düşünün. Kendinizden beklentiniz yüksek, dış dünyadan beklentiniz düşük olsun. Çünkü, mutluluk neyle karşılaştığınız değil, ne beklerken ne ile karşılaştığınızdır. O nedenle, kendi gayretinizle başarabileceklerinizi isteyin.
Hayalinizi gerçekleştirmek kontrolünüzde mi?: Elinizdeki imkanlarla gerçekleştirebileceklerinizi isteyin. Bunu yaparken, başkalarının “kendine güvensiz, cesur değil” sözlerine takılmayın. Siz ancak kendi düşünce ve isteklerinizi davranışa dökebilirsiniz. Bir isteğimiz olduğu anda beynimiz aksiyon alabilmemiz için enerji üretir. Bu enerjiyi harcayabilmek için isteğimiz ile ilgili harekete geçmemiz gerekir. Aksi takdirde harcanmayıp vücutta biriken enerji strese neden olur. Bu nedenle DTÖ der ki, ya istediğin şeyi yap veya yapamayacağın şeyi isteme.
Hayaliniz, hedef mi arzu mu?: Hedef ile arzu genelde birbirine karıştırılır. İsteğiniz sonuca yönelik ve tüketim ile ilgili ise arzudur. Arzu olarak kalan hayalleri gerçekleştirmek çok zordur. Çünkü hiçbir emek sarf etmeden hemen sonuca ulaşmak istenilir. DTÖ ‘ye göre hayallerinize ulaşabilmeniz için onu hedef haline dönüştürmeniz gerekir. Hedef olabilmesi için sonuca ulaştıran sebeplerle ilgilenmeli ve bu konuda bir üretim yapılmalıdır. Yabancı bir ülkede yaşamak gibi bir hayaliniz varsa yabancı dil öğrenmeyi isteyebilirsiniz. Bunu hedefe çevirdiğinizde bir kursa yazılabilir ve gereken emeği ortaya koyarsınız. Bu hem üretimle ilgili, hem kontrolünüzdedir.
Haber: Deneyimsel Tasarım Öğretisi
Yazan: Banu Yaşar DTÖ Designer
Ne Kadar Özgürüz?
Ne Kadar Özgürüz?
Her yerde “Özgürlükten” dem vuruluyor. Evde, işte, tatilde, sosyal ortamlarda sıkça bu kavramdan bahsedildiğini duyuyoruz. İstesek de istemesek de kulağımızda bu kelime hep yankılanıp duruyor. Ama çoğumuz bu kelimenin gerçekte ne ifade ettiği hakkında pek fazla bilgiye sahip değiliz. Peki özgürlük;
Reklamlarda bahsedildiği gibi seçtiğimiz araba markası mıdır?
Dağların en tepe noktasına tırmanan sırt çantalı kızın hali midir?
Ailesine karşı gelip, kendi istediğini yapan kişinin ahvali midir?
Özgürlük, istediğimiz arabayı alabilmek, sırt çantasıyla dağlara tırmanabilmek veya herkese karşı gelerek istediğini yapmak değildir.
Peki, gerçekten nedir özgürlük?
Yapabilme gücün olan her şeyin tersini yapabilir olmaktır. Vazgeçebilmektir. Özgürlüğün sınırı vazgeçememe noktasıdır der Deneyimsel Öğreti. Vazgeçebileceğin ama vazgeçmediğin, yapabileceğin ama yapmadığın, kızabileceğin ama kızmadığın, sahip olacakken sahip olmadığın, terk edecekken terk etmediğindir özgürlük. Her şeyi kaybedince ya da her şey bitince yeniden başlayabilmektir. Düşünce tek başına ayağa kalkabilmektir. Hastalanınca, şimdi ne yapmalıyım diye düşünebilmektir. Yani çözüm üretebilmektir.
Bağımlılıklarımızı özgürlük zannediyoruz: İstediğimiz yerde yiyip içmeyi, sürekli tüketmeyi, zevklerimizi sınırsızca yaşıyor olmayı özgürlük zannediyor olabiliriz. Yani aslında bağımlılıklarımızı özgürlük zannediyor olabiliriz. Oysaki insan bunlara hiç ihtiyaç duymadığında özgürdür. Yani bir yemeğin yanında içecek içmeyi alışkanlık haline getirmişse kişi, içeceksiz yemekten keyif alamıyorsa artık o konuda özgür değildir. Yani bağımlıdır. Bir şeyi içmesi değil, içmiyor olmasıdır özgürlük. Alışveriş yaparak kendisini mutlu hisseden bir kişi, para harcamayı özgürlük zannediyor olabilir. Oysa alışverişe gerek duymadan keyfinin yerinde olabilmesidir özgürlük. Yani kişinin ihtiyaçlarının az olması halidir. Ki bunun için üretime ihtiyaç vardır.
Tibet’e gidip yoksunluğun içinde yoksun davranmak kolaydır. Ama “Şehir Hayat’ının” tam ortasında yoksun davranabilmek insanın ne kadar özgür olduğuyla alakalıdır. Varken yoku yaşayabilmektir. En acıktığın zaman bile lokmanı başkasına verebilmektir. Oturup keyif yapabilecekken, üretime devam edebilmektir. Bizler kendimize yetebilecek, tek başımıza ayakta durabilecek marifetlere sahip olabilirsek ancak özgür olabiliriz. Becerilerimizi arttırarak marifetleniriz. Annemiz çayımızı ayağımıza getirirken, babamız cebimize para koyarken özgür olamayız. Bize yapılan her hizmette, her aldığımız bedelle bir pranga daha ekleriz kendimize. Kendimizden değil hep başkasından bekler hale geliriz. Biz üretmeyi bilmeyenlerden oluruz. Hazıra konup, tüketenlerden oluruz.
Bizler nasıl özgür oluruz?
Özgür olmak insanın yapıp ettikleriyle gelen bir ikramiyedir. Bizler bedel ödeyerek marifetleniriz. Annemizin getireceği çayı beklemek yerine, çay demlemeyi öğrenirsek özgürleşiriz. Babamızın cebimize koyacağı parayı beklemek yerine, nasıl para kazanabileceğimizi çözdüğümüzde özgürleşiriz. Beklentilerimizi kendimizden beklemeye başladığımızda özgürleşiriz. Veresiye yaşamayı bırakıp, alacaklı olarak yaşadığımızda özgürleşiriz.
Ve unutmayalım ki arpa ekilen tarladan, buğday bekleyemeyiz. Ektiğimizi biçeriz. Ektiğimiz bedelimiz olursa ürünümüz özgürlük olur.
Gönül Sazı
— Bu ne beyefendi!
— Reçine almamızı istemiştiniz hocam...
— İyi de ben sizden bunu mu istedim?
— Hayır hocam siz “Kaplan marka siyah reçine” istemiştiniz…
— Peki bu Dominquez ne oluyor o zaman!
— Ben kemençemin yayını tamire götürdüm ya
hocam…
— Evet…
— Tavsiye ettiğiniz lutiyeye (çalgı onaran veya yapıp satan kimse) gittim. O da dedi ki, bu yayın yıkanıp taranması gerekiyor…
— Sonra…?
— Yıkandı tarandı, tertemiz oldu…
— Eee…!
— Kemençeyle çalışmaya başlayabilmem için reçine gerekiyor ya hani... Gittiğim lutiyede Kaplan marka reçine yokmuş. Ben de şimdilik bunu aldım.
— Hay Allah sizin iyiliğinizi versin emi! Yıkanıp tarandıktan, tertemiz olduktan sonra yayınıza, bu uyduruk reçineyi mi sürdünüz? Of offf…! Harun Bey ben şimdi size ne diyeyim Allah aşkına yaa!
— Ama hocam! Lutiye dedi ki; “Bu reçine de olurmuş...Reçinenin rengi zaten aslında siyah değil sarıymış…Kaplan ile Dominquez arasında fark yokmuş ki!Ben sonra sizin istediğiniz reçineyi de alırım…Kemençe hocası başladı sitem etmeye… Neler neler demedi ki. Bildiğiniz fırça faslı…
— Yirmi lira daha fazla verseydiniz ya! Bu adi reçineyi almak yerine en kalitelisini alsaydınız olmaz mıydı?
— Mesele fiyatı değildi ki ama…
— Aması maması yok. Kemençeniz vik vik ötüp duracak! Doğru düzgün bir ses çıkaramayacaksınız sazınızdan… Burada kemençe hocası olan; bu işe yıllarını veren; reçinenin hangisi olur hangisi olmaz bunu bilen; benim! Siz de öğrencisiniz… Siz benim dediklerimi mi yapacaksınız, yoksa başkalarının saçmalıklarını mı dinleyeceksiniz?
— Yaşasın tecvit, diye bağırmamak için kendimi zor tuttum.
miydi?
— Kalp ya Rabbi…
— Ben senden bunu mu istedim?
— K… kal… Kalb-i selim demiştin…
— …?
— Ama… Ya Rabbi… İnsanlar bana şey dedi… Böyle de olurmuş…
— …!!!
Geldi geçti ömrüm benim
Çocuklarınıza bu isimleri vermeyin
ANLAMINI BİLMEDEN ÇOCUKLARA VERİLEN KUR'AN'DAN KELİMELER
*Kezban : Yalancı demektir.
*Aleyna 'üstümüze bela sıkıntı aksın',
*Bekir, 'deve yavrusu' demektir. (Hz. Ebubekir'in ismi Abdullah'tır Ebubekir lakabıdır.)
*Rumeysa 'gözü çapaklı kadın' demektir.
*Hüreyre, 'kedicik' demektir.
*Kayra eski Türk mitolojisinde 'tanrı' demektir.
*Melis, Yunan mitolojisinde 'tanrıça' demektir, şişman ve tembel anlamlarına da gelir.
*Erçin 'ücret' anlamına gelir.
*Gülsüm : Gariban, zavallı kimsesiz anlamındadır.
*Julide: Farsça'da dağınık, perişan demektir.
*İrem: Cennet bahçesi olarak bilinen İrem ise Allah'ın gazabına uğrayan sahte cennettir.
*Bade ismi içki demektir.
*Hannas ismi şeytanın ismi.
KUR'AN'DA VAR DİYE BU İSİMLERİ ÇOCUKLARINIZA VERMEYİN! MEKRUH OLAN İSİMLER (haberinden okuyabilirsiniz) Link aşağıda
Kaynak : http://www.internethaber.com/kurani-kerimdeki-isimler-kuran-kurandaki-mekruh-esma-ul-husna-allahin-isimleri--467610h.htm#ixzz28qW0fgDa
Samsun Müftüsü Hayrettin Öztürk, Kur'anda var olan ama anlamları çok tehlikeli olan o isimleri açıkladı...
Samsun Müftüsü Hayrettin Öztürk, ''Aileler çocuklarına Kur'an'dan isim koymak isterken ismin anlamına çok dikkat etmeliler. Mesela Sanem ismi çocuğa verilmemeli, Sanem, put demektir. Aleyna sıkça duyduğumuz bir isim ama anlamı üstümüze bela, sıkıntı demektir'' dedi.
Yrd. Doç. Dr. Öztürk, çocuğa isim vermenin kültürel, sosyal ve dini açıdan önemli bir konu olduğuna işaret etti. Pek çok ailenin Kur'an-ı Kerim'de geçen isimleri çocuklarına vermek istediklerini söyleyen Öztürk, Kur'an'da geçen her kelimenin ise isim olarak konulamayacağını hatırlattı.
Günümüzde yaygın olan ve Kur'an'da geçtiği için konulan çok sayıda ismin anlamının yanlış olarak bilindiğini, gerçek anlamlarının ise isim olarak verilemeyeceğini ifade eden Öztürk, çocuklarına Kur'an'dan isim koymak isteyen aileleri seçici davranmaları konusunda uyardı.
ANLAMLARINI BİLMEDEN VERİYORLAR
Kuran'dan isim konulurken seçilen kelimenin gerçek anlamının öğrenilmesi için uzman kişilere danışılmasını tavsiye eden Öztürk, isim kitaplarında veya internette geçen adların anlamlarının da irdelenmesini istedi.
Öztürk, şöyle devam etti:
''Aileler çocuklarına Kuran'dan isim koymak isterken ismin anlamına çok dikkat etmeliler. Mesela Sanem ismi çocuğa verilmemeli, Sanem, put demektir, Aleyna sıkça duyduğumuz bir isim ama anlamı üstümüze bela, sıkıntı aksın demektir. Kuran'da geçen her kelimenin isim olmayacağı bilinmelidir. Kur'an-ı Kerim'de geçen her kelime 'Bu Kuran'da geçiyor isim olur'' mantığıyla çocuklara verilmemelidir. Kur'an'da geçen kelimelerin anlamı iyi bilinmelidir.
İSİMLER VE MANALARI
*Kezban ismi Kur'an'da geçiyor diye veriliyor. Oysa Kezban yalancı demektir. Çocuğa bu ismi koyarsanız, 'yalancı, yalancı' diye çağırmak zorunda kalırsınız.
*Aleyna 'üstümüze bela sıkıntı aksın',
*Bekir, 'deve yavrusu' demektir. Hz. Ebubekir'in ismi Abdullah'tır Ebubekir lakabıdır. Bu husus karıştırılmamalıdır.
*Rumeysa 'gözü çapaklı kadın' demektir.
*Hüreyre, 'kedicik' demektir.
*Kayra eski Türk mitolojisinde 'tanrı' demektir, Allah'tan başka ilah mı olur? Çocuğa tanrı ismi konulmamalıdır.
*Melis, Yunan mitolojisinde 'tanrıça' demektir, şişman ve tembel anlamlarına da gelir. *Erçin 'ücret' anlamına gelir. Bir insanın ücreti olamaz.''
İŞTE MEKRUH OLAN İSİMLER
Dinen mekruh sayılan isimler de olduğunu vurgulayan Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:''Resul, Nebi, Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil isimleri konulmamalı, hoş değil.
*Samet ismi, hiç kimseye muhtaç olmayan demektir. Bu sadece Allah'a mahsus bir durumdur, isim olarak kullanılamaz.
*Gülsüm gariban, zavallı kimsesiz anlamındadır.
*Julide Farsça'da dağınık, perişan demektir.
*İrem: Cennet bahçesi olarak bilinen İrem ise Allah'ın gazabına uğrayan sahte cennettir.
*Bade ismi içki demektir.
*Hannas ismi şeytanın ismi.
*Alara, Rosa, İleyda bunlar İslam isimleri değil gayrimüslim isimleridir ve çocuklara konulmamalıdır. Anlamı kötü olan, anlamsız şeyler de çocuklara isim olarak konulmamalıdır.''
HER DİLDEN İSİM OLABİLİR!
Yrd. Doç. Dr. Öztürk, ''İsim her dilden olabilir. Yeter ki anlamı güzel olsun, yaşadığı toplum ve kültüre yabancı olmasın'' dedi.
Barış, Mert, Özgür, Sevgi gibi isimlerin kullanılabileceğini, aynı şekilde Kerim, Macit, Zeynep, Hasan, Abdullah, Kevser, Abdurrahman gibi isimlerin çocuklara verilmesinde bir sakınca olmadığını aktaran Öztürk, isimlerde Allah'a kulluğun ifade edilmesi gerektiğini vurgulayarak, İslam büyüklerinden hatıra kalan isimlerin kullanılabileceğini, halk arasında yaygın olan Fatma, Ayşe, Ahmet, Mehmet, Muhammet, Mustafa, Zeynep gibi isimlerin de benimsendiğini söyledi.
Samsun Müftüsü Hayrettin Öztürk'ün açıklaması ile 'dini' isimler mercek altına alındı. İlahiyatçılar bakın ne diyor?
Kur'an'daki bazı kelimeleri isim olarak koyanları açıklamaları ile şaşkına çeviren Samsun Müftüsü Hayrettin Öztürk, Habertürk'te canlı yayına katıldı.
Müftü Öztürk açıklamalarındaki asıl maksadın, "manası bilinmeyen kelimelerin" çocuklara isim olarak konulmasının yanlış olduğunu göstermek olduğunu söyledi.
Kur'an'ı Kerim'in ilim ve din kitabı olduğunu hatırlatan Müftü Öztürk, "Kuranı Kerim isim verme kitabı değildir. Ku'an 'ı Kerim bir bilmece kitabı değildir. Kur'an bir şifre kitabı değildir. Son dönemde insanlar isimler güzel olsun diye Kur'andan herhangi bir kelimeyi alıp veriyorlar. Buna dikkat çektim bende..." dedi.
MANASI GÜZEL OLSUN
İsimlerin manalarına önem verilmesi gerektiğinin altını çizen Müftü Öztürk, "Ben isimler üzerinde durmuyorum. Güzel isim olsun. Sırf Kur'anda geçiyor diye çocuğa isim koymak yanlıştır. İsimler örf ve adetlerimize uygun olmalı, halkın kabul ettiği isimler çocuklara isim olarak verilebilir." diye konuştu.
İnsanların çocuklarına koydukları isimleri eleştirmek ya da tenkit etmek gibi bir niyetinin olmadığını vurgulayan müftü, çocuğa ad verilirken halka mal olmuş, sevilen ve manası güzel olan isimlerin tercih edilmesini önerdi.
ALLAH'IN İSİMLERİNİ VERMEK GÜNAH MI?
Rahman, Celil, Cemal, Aziz, Baki, Gafur, Gani, Hadi, Hafız, Halim, Kerim, Latif, Mecid, Metin, Veli, Zahir gibi Esma ül Hüsna'daki isimlerden birini çocuklara vermek günah mıdır?
Habertürk'teki canlı yayına katılan ilahiyatçı Profesör Doktor Saim Yeprem bu isimleri koymanın "günah" olmadığını ancak makbul de olmayacağını söyledi. Sebebini de şöyle izah etti;
"Bu isimlerin Allah'ın isimleri olduğu düşünüldüğünde çocuğunuzu azarlayıp kızdığınızda, ona kötü bir söz söylediğinizde Allah'ın o sıfatına da kızmış, kötü söz etmiş oluyorsunuz. Allah'ın isimlere insanlara konulduğunda yanlış hitaplara sebep olabilir. Buna rağmen dinde kesin bir hüküm yoktur".
HANGİ İSİMLER KONULMALI?
Profesör Yeprem'e göre Kur'an'dan rastgele isim seçmek çok yanlış. Zira mana bilinmediği için çocuğa farkına varmadan kötü bir sıfat verilmiş oluyor.
Önemli olanın verilen ismin manası olduğuna dikkat çeken Prof. Yeprem, "Peygamberimizin çocuklarınıza iyi güzel isimler koyun tavsiyesi vardır. Toplumda benimsenmiş, bilinen, sevilen isimleri koymakta fayda var. Bir kelime sırf Kur'an'da geçiyor diye çocuğa verilmez. Mesela Aleyna bir isim değildir, iki hecelik bir zarftır. Geçtiği yere göre de manası değişir. Bunu isim olarak kullanmak Arap diliyle ilgili bilgimiz olmadığını gösteriyor. Mesela Sanem, put anlamına geldiği gibi mecaz olarak da çok güzel demektir. Burada önemli olan bu kelimeler kullanıldığı zaman yahut anlamları hatıra gelince insanı utandırıp mahçup etmeyecek ve kötü anlamlar içermeyecek şekilde olmasıdır" dedi.
Sevgi şiirleri Kısa Sevgi şiirleri
Sevgi şiirleri sayfamızda ünlü ve amatör şairler tarafından yazılmış sevgi ve aşk ile ilgili sevgi şiirleri
Ağlamak
Dünyada birtek seni sevdim desem
bana inanırmısın
benim için ne yapacagını sorsam
ne yapardı.
Sen bana sorsan ne yaparım bilirmisin
ugruna ölür
sana canımı veririm hiç bilirmisin
tek senin için gulum
Sen bana sorsan cevabımı bilirmisin
bilemesin çünkü senin içinağlayan
ben sana ölürüm
biterim ve sana ömrüm boyunca
Seni seviyorum derim
———-
AŞKIN RESMİNİ ÇİZMEK YA DA FOTOĞRAFINI ÇEKMEK
Aşkı değil kendini tarif eder
Aşık olan,aşkı yaşayan,
Çıkmamıştır bunca zaman
Birgün çıkar belki
Aşkı hakkıyla anlatan…
Uygun bir kalem bulabilsem,
Bir kamera icat edebilsem
O kadar çok istiyorum ki
Salt aşkın resmini çizmek
Ve de fotoğrafını çekmek…
Boşuna gitmeyecek
Aşkı arayanda bunca emek…
İstiyorum ki herkes
Aşkı görsün,tanısın
Aşkı arasın bilerek
Yanacaksa da aşkı bile bile yansın,
Bile bile ağlasın isterse…
Mağdur ve mahzun olmasın kimse
İşine gelirse
Aşkla tanışsın…
———-
AŞK SARHOŞU
Senden başkasını görmüyorum
Bana kör diyorlar
Saatlerce kapından ayrılmıyorum.
Sen dilencisin diyorlar
Dağlara,taşlara “seni seviyorum”diye haykırıyorum
Her yere adını yazıyorum
Sen delisin diyorlar
Sevdiğim,varsın desinler
Her şeyi söylesinler
Yeterki bilsinler ben aşk sarhoşuyum.
Sevdiğim,razıyım bir ömür boyu aşk sarhoşu olmaya
Yeterki sende razı ol ömrünü bana adamaya
Sende razı ol bir ömür boyu aşk sarhoşu olmaya
———-
Senden Öğrendim Gülüm
Gözlerinden öğrendim ben herşeyi
Siyahın ne güzel renk olduğunu
İlk görüşte aşkın ne olduğunu,
Sevgiyi ve onun büyüklüğünü
Ellerinden öğrendim ben dokunabilmeyi
Bir dokunuşun nasıl iç yaktığını
O anki dünyayı umursamazlığı
Sanki o anın hiç bitmeyecekmişliğini
Saçlarından öğrendim ben neşeyle savrulmayı
Seni bağrıma basmanın mutluluğunu
Kollarına atılıp hiç bırakmamacasına sarılmayı
Teninin kokusunu unutmamayı
Resimlerine bakıp avunmayı,
Sana ancak dualarla ulaşmayı
Sadece rüyalarda görüşmeyi öğrettin be Gülüm
Sen bana acıyı, hüznü öğrettin
Bir de bırakıp gitmeyi öğrendim senden
Sessizce, ardına bakmadan kaçıp gitmeyi
Çaresizlikten ağlamayı öğrendim be Gülüm
Mutluluğu özlemeyi de öğrendim
Ben de sana kaybetmeyi öğreteyim,
Severken ayrılmayı, ayrılırken yıkılmayı
Elvedanın anlamını öğretiyorum sana ben
Elveda çiçeğim, Elveda Gülüm, Elveda
———-
Sevgi
Sevgi ışık, sevgi umut
Kâinatın gizi sevgi
Sevgi soyut, sevgi somut
Gönlün gören gözü sevgi
Sevgi huzur, sevgi barış
Sevgi ilmek, sevgi nakış
Sevgi gülüş, sevgi bakış
Gönüllerin közü sevgi
Sevgi bahar, sevgi rahmet
Sevgi kazanç, sevgi servet
Sevgi dostluk, sevgi sohbet
Ömrün tadı, tuzu sevgi
Sevgi güneş, sevgi ataş
Sevgi menzil, sevgi yoldaş
Sevgi Yunus, sevgi Bektaş
Yesevî’nin sözü sevgi
Sevgi hayat, sevgi dünya
Sevgi gönül, sevgi derya
Sevgi bâde, sevgi rüya
Sevgilinin nazı sevgi
Sevgi ilim, sevgi irfan
Sevgi çâre, sevgi derman
Sevgi Tanrı, sevgi iman
Dört kitabın izi sevgi
Sevgi evvel, sevgi âhir
Sevgi kevser, sevgi nehir
Sevgi tılsım, sevgi şiir
Ozantürk’ün özü sevgi
umut çiçegim
bu kışta üşüyorum.
kimbilir kaç kış daha üşüyeceğim.
sana yanacağım bu yazda.
ve kim bilir kaç yaz daha.
kaç bahar seni açacak bütün çiçekler,
senden uçacak bütün böcekler.
arılar seni koyacak kovanlarına,
kaç ülke gezecek seni göçmen kuşlar…
ama sen hep umut çiçeğim olacaksın.
yaşayacağız yaşlanacağız seninle.
sürekli değişen dünyamda değişmeyecek tek gerçeğim olacaksın ömür boyu.
Bağlanmışım
Gözlerin coşkun ırmak köprüsüz geçeceğim
Bilmiyorum geçerken acep ne yapacağım
Belkide bu dünyadan kaybolup göçeceğim
En temiz duygularla bağlanmışım kalmışım.
Aşkın sevdan hatıran bende öyle büyük ki
Katmer oldu üst üste perçinledin kalbimi
Anlamadın geçtin gittin aldım senin derdini
En temiz duygularla bağlanmışım kalmışım.
Bazen sisler içinde beliren hayaline koşarım
Heveslenir umutlanır neşe dolar coşarım
Her gün ağlar küserim sabrederim yaşarım
En temiz duygularla bağlanmışım kalmışım.
Bir yara belirdi birden sevince kanamıştı
Sağ olsun tanıdıklar sebepsiz ağlatmıştı
Sevdim ama sormayın Yaradan bağlatmıştı
En temiz duygularla bağlanmışım kalmışım.
Yaramı sardı doktor sevgiyle merhem sürdü
İyileştim doğruldum gözlerim o yari gördü
İşte dedim işte budur aşk hafifçe bana güldü
Bundan böyle ben yare bağlanmışım kalmışım.
SEVGİ
Tüm canlılar aç
Hepsi de muhtaç
Gönüllerde taç
Yürekte inanç
Dertlere ilaç
O bir ihtiyaç
Yudum yudum iç
Etrafına saç
Kalbini kuşat
Onu hep yaşat
Sevgidir adı
Hayatın tadı.
Sevgin Kadar Güçlüsün
Sevgi hasrettir
Sevgi, güzellik,
Sevgi umuttur
Sevgi yaşamak
Sevgi, gülen yüz
Sevgi, bakan göz,
Sevgi; sıcaklık
Sevgi yaşamak
Sevgi, amaçtır,
Sevgi bir kaygı
Sevgi, içten söz.
Sevgi yaşamak.
Sevgi bir kucak,
Sevgi tutan el
Sevgi Uçuşmak
Sevgi; yaşamak
Sevgi umuttur
Sevgi kaynaşmak,
Sevgi sabırdır
Sevgi; yaşamak
Sevgi emektir,
Sevgi bereket
Sevgi hayattır
Sevgi; yaşamak
Sevgi sıcak söz
Sevgi busedir
Sevgi`yi yakan göz
Sevgi; yaşamak
Sevgi biterse
Duygu yok olur
Hayat anlamsız
Amaç kaybolur
Acıma kalmaz,
İnsanlık olmaz
Sevginin yerini
Hiçbir şey almaz.
Nerede güzellik
Orada sevgi var
Sevgisiz bu dünya,
Sanki bir mezar
Duyguların çoğalır,
Geleceğe ümitsin
Unutma sözlerimi,
Sevgin kadar güçlüsün
GÖNÜL BAHÇESİ
Gökyüzünde bir bulut olayım
Yağmur olup yeryüzüne yağayım.
Gönül bahçende bir gül olayım
Sen görmeden ben açayım.
Kırlarda lale, sümbül olayım
Etrafına kokularım saçağım.
Özgürce uçan bir kuş olayım
Gelip pencerene konayım.
Sana aşk şarkıları okuyayım
Bırak da hiç susmayayım.
Kalbimin kapısını sana açayım
Gönül bahçemden sevgi saçayım.
Ben bu aşkta hep olayım
Gönül bahçene ulaşayım.
Senden uzaklarda olmayayım
Kalbinin baş köşesinde olayım.
BENİM CANIMSIN
Sen benim tutkularımsın
Sen benim sevdalarımsın
Kuruyan toprağımda nemsin
Susuzluğumda suyumsun
Gönül bahçemde çiçeğim
Sen benim canımsın.
Sen benim umutlarımsın
Aşk odağımda aşkımsın
Kalbimin atışlarısın
Damarlarımda can suyum
Sen yaşam kaynağımsın
Sen benim canımsın.
Geceleri hayallerimsin
Gündüzleri özlemimsin
Gönül karanlığımda ışığım
Sen benim hayatımsın
Sen benim canımsın
SEVGİLİYE
Ah o aşk deden duygu
Hepimizin yüreğini içten içe yakmıyo mu?
Evet yakıyo hemde öle bir yakıyo ki
Katlanıyosun o yangına katlanmak zorundasın onu istiyosn
Ben aşık olduğum zaman yanmıyo bu yüreğim her zman
Çünki benim yüreğim sevdiğim için yanıyor bir başkasına yanmıyor
Ama bu yüreğim ne zman yanar blior musun?
Ben seviosam ve onun sevgisni görmüyorsam
İşte o zman yüreğim yanmaz acı çeker ve bu acı giderek büyür
Kimse ama kimse dindiremez bu yürekteki acıyı
Bunu anca bir tek şey dindire blir
Ölüm…Evet ölüm
Ben o kadar çok sevmişken
Onun uğruna canımı bile ortaya koymuşken
Onun sevmediğini anlarsam aklıma tekşey gelir
Ben bunca zaman kimi sevdim?
Kimin için attı bu kalp…
Sorarım kendi kendime kimin için yandı bu yürek
Son mektubumu bıraktım sana sevgilim
Sen bunu okuduğunda ben hayatta olmicam
Seninle başladığım bu hayata
Seninle tanıştığım ilk yerde veda ediyorum
Ama şunuda bilmeni isterimki
Ben seni sevdim ve sevmeyede devam edeceğim.
Sevgi Nedir
Gecenin bir saatinde uykuya inat
Ağlayan bebesini emzirmektir sevgi.
Bülbülün güle figan edişi,
Gülün umursamaz tavrıdır sevgi.
Sevgi merhamet demek.
Sevgi çile çekmek..
İhtiyacı olana yalvartmadan vermek,
Masum bir tebessümdür sevgi.
İçi dolu sımsıcak bir bakış,
Yumuşak bir dokunuştur sevgi.
Sevgi dokunuş demek.
Sevgi almadan vermek.
Bir kuşun özgürlüğe kanat çırpışı,
Kardelenin inanılmaz çıkışıdır sevgi.
Avın avcıya yalvaran bakışı,
Tuzaktan salıverilişidir sevgi.
Sevgi bedel ödemek.
Sevgi acı çekmek.
Derviş Yunus’un kırk yıl of demeden,
Tekkeye odun taşıyışıdır sevgi.
Yusuf’un kör kuyudaki sabrı,
Mısır’a sultan oluşudur sevgi.
Sevgi sabırla beklemek,
Sevgi istemeyi bilmek.
Hallac-ı Mansur’un Ene’l Hak deyişi,
Mevlana’nın Mecusi’ye çağrısıdır sevgi.
Çölde kalmışa bir testi su,
İdam mahkumunun son arzusudur sevgi.
Sevgi ateşten gömlek,
Sevgi sehpaya gitmek.
Ferhat’ın aşılmaz denen demir dağı,
İnanarak sabırla delişidir sevgi.
Mecnun’un Leyla’da kainatı görüşü,
Çöle kendini vuruşudur sevgi.
Sevgi sırrı keşfetmek,
Sevgi emek sarfetmek.
Tomurcuğun patlayıp toprağı zorlayışı,
Rüzgarın bulutu taşımasıdır sevgi.
Derenin yatağını kendi buluşu,
Kıvrım kıvrım akışıdır sevgi.
Sevgi çekip gitmek,
Sevgi özgürlük demek.
Çaresiz kaldığı anlarda tıbbın,
Hastanın Rab’bine yönelişidir sevgi.
Çalınmadık kapı bırakmamak,
Yelkensizde denize açılmaktır sevgi.
Sevgi umut demek,
Sevgi beklemeyi bilmek.
Bebeğimsin
Sen bana küsebilir misin bebeğim
Hasta olursun göremediğin anlarda
Eririm gözlerinde yanar yüreğim
Bakışlarını kaçırsan da yakalanırsın gizli bakışlarında
Nasıl ertelersin göz yaşlarını gözümden
Kanaryalar kanatırken yaramı bestelerinde
Sen ki cansın canansın biricik özümden
Baharısın ömrümün içine düşen esintilerinde
Haydi koş kollarıma boşluğumdaki can
Yasla başını omuzum özleminle yanar
Damladın yüreğime minik bir odayken oldun han
Kalk kırdığın bu kalbi gülümseyerek onar
Haydi bebeğim biricik sevdam
BEN SENLE VARIM
Ben seni senden çok uzakta sevdim
ben bir yıldızdım evrende
sense varlıgımdan habersiz dönen dünya
yanındaydım bilki her anında
sevincinde de hüznünde de gamında da
ama sen bilemezdin bunları asla ve asla
içimde kopardıda tufanlar ardı ardına
şimşekler çakardı da
sen yine aldırmadan dönerdin yanımda
bense yalnız seni izlerdim evrenin başıboşluğunda
işte benim hayatımın masalı burda
geçmişimde sen hayalimde sen
ve bilki her anımda yine sen
SENSİZLİK ÖLÜM BANA
ÜLÜM ACIR SENLEYKEN
DESİNLERKİ ECELİNDİR GELEN
GELEN SEN OLDA GÜLEREK ÖLEYİM BEN
GÜL YÜZÜNE BAKAMAZSAM
SON KEZ SARILAMAZSAM
ÇIKAR MI Kİ BU CAN BU BEDENDEN
bilki bu kalp senin
ölesiye sevildin ÇÜNKÜ BİTANEM
Sevgi
Sevgi yön
Nefret sondur.
Sevgi göl
Nefret Çöldür.
Sevgi hayat
Nefret bayattır.
Sevgi düzen
Nefret üzendir.
Sevgi çokluk
Nefret yokluktur.
Sevgi Yar
Nefret dardır.
Sevgi gülüm
Nefret zulümdür.
Sevgi istek
Nefret köstektir.
Sevgi yaz
Nefret güzdür
Sevgi yarın
Nefret sorundur.
Sevgi ses
Nefret yastır.
Sevgi uzlaşmak
Nefret yozlaşmaktır.
Serdar KORKMAZ
Sevgi ateş, sevgi kardır
Sevgi ayva, sevgi nardır
Her gönülde sevgi vardır
Sevgi Bitmez bir türküdür
Ayşen ALMAZ
Sevgi huzur, sevgi acı
Sevgi sarhoş, sevgi hacı
Sevgi dertse, aşk ilacı
Sevgi bitmez bir yaradır
Hasan
Sevgi sondur, sevgi baştır
Sevgi ekmek sevgi aştır
Sevgi bitmez bir telaştır
Sevgi şahı mat edendir
Yıldırım Sönmez
Sevgi yokluk, sevgi varlık
Sevgi genlik, sevgi darlık
Sevgi kulluk, sevgi çarlık
Sevgi sonmez bir ışıktır
Sevgi
Bir çukur kaz toprağa
Derinliği sevgi+sevgi+sevgi olsun
İçini gübrele
Formülü sevgi+sevgi+sevgi olsun
Etrafını çitle çevir
Ölçüleri sevgi+sevgi+sevgi olsun
Beni içine ek
Senin kalbinde yeşermek istiyorum..
Kaynak: http://www.nazlim.net/siir-siiri/sevgi-siirleri.html
Bir gülceğiz istedimde vermedi
BİR GÜLCEĞİZ İSTEDİM DE VERMEDİ
Boşanma Sebebi Sadece Ekonomik Mi?
2005 yılından bu yana 604 bin çift boşandı. Aynı dönemde evlenenlerin sayısı
ise 3 milyon 700 bin.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2005 yılından bu yana 604 bin çift boşandı. Aynı dönemde evlenenlerin sayısı ise 3
milyon 700 bin. Uzmanlar, boşanma oranlarının son yıllarda gözle görülür şekilde arttığına dikkat çekiyor. Geçmiş yılların aksine
boşanmalarda ilk sırayı artık ekonomik sıkıntılar almıyor. Çalışma hayatının ağır yükü altında kalan erkek ve kadınlar 'daha rahat
yaşamak ve özgürce hareket etmek' için mahkemelerin yolunu tutuyor.
Boşanma davalarında yıllardır bilirkişi olarak görev yapan Sosyal Hizmet Uzmanı Avukat Ahmet Köse, her iki tarafın da yoğun iş
temposu sebebiyle birbirinden uzaklaştığını, bir süre sonra da ayrılmaya karar verdiklerini dile getiriyor. Uzman Klinik Psikolog Vildan
Kavak da ailedeki iletişim ve paylaşım eksikliğinin beraberinde ayrılmaları gerektiğine vurgu yapıyor.
Türkiye'de geçtiğimiz yılın ilk 9 ayında 87 bin 40 kişi boşandı. Yıl sonu itibariyle rakamın 120 bini bulduğu tahmin ediliyor. Avukat Ahmet
Köse, evliliklerin ekonomik sebeplerden ziyade 'sudan bahanelerle' bitirildiğini söylüyor. Boşanmaların daha çok evliliğin ilk 5 yılında
gerçekleştiğine işaret eden Köse, "Evli çiftler, tanıma sürecinde boşanmanın getireceği yükümlüklerin ne olacağını bilmeden
boşanıyor. Boşanmış ailelerin çocukları boşanmaya daha çok meyilli." diyor.
BATILI YAŞAM TARZI ARZUSU BOŞANMA SEBEBİ
Geçmiş yılların aksine boşanmalarda ekonomik sorunların ilk sırada yer almadığına dikkat çeken Köse, geleneksel değerlerin
çözülmesinin de bu oranı artırdığına inanıyor. Yazılı ve görsel medyanın toplumu geleneksel Türk aile yapısından uzaklaştırdığına
vurgu yapan Avukat Köse, şunları söylüyor: "Televizyonlarda gösterilen diziler, söyleşiler, programlar milletin değerlerine zarar veriyor.
Yoğun çalışma hayatına katılan kadın ve erkeklerin aileden uzaklaşması, yeni ilişkiler ve bu ilişkilerle beraber ekonomik zorluklar
boşanma sürecini hızlandırıyor. Özellikle batılı ülkelerdeki yaşama biçimlerine özenti, tek başına hayat kurmayı özgürlük olarak
algılama boşanmaların birinci sebebi olarak dikkat çekiyor. Boşanmaya karar veren çiftler sudan bahanelerle evlilikleri bitiyor.
Duruşmalarda tanık oluyoruz, gerçekten incir çekirdeğini doldurmayacak konularla çiftler ayrılıyor, çocuklar mağdur oluyor."
AİLE MAHKEMELERİ BOŞAMAMAK İÇİN MESAİ HARCIYOR
Anlaşmalı boşanmalarda davanın ilk celsede tamamlandığını, ihtilaflı boşanmaların ise yıllarca sürebildiğini anlatan Ahmet Köse, aile
mahkemelerinin çiftleri ikna etmek için çabalarını kaydediyor.
Aile danışmanı psikiyatri hizmetlerinin artırılmasıyla yuvaların korunabileceğini belirten Avukat Köse, çocuğun da boşanmaya karşı
çiftlerin tahammülünü artırdığına vurgu yapıyor. Köse, "Çocuk tarafların müşterek sorumluluklarını ve beraberliklerini artırır, evlilik bir
yuva olur. Çoğu kimse için çocuk, evliliği yuva yapan bir nimettir." ifadesini kullanıyor.
KENDİ STANDARTLARIMIZ YERİNE TV'DEKİLERİ NORMALİZE EDİYORUZ
Uzman Klinik Psikolog Vildan Kavak ise televizyonun aile bireylerinin birbirine zaman ayırmasına engel olduğunun altını çiziyor.
Dizilerin bireylerin iletişim kurmasını engellediğini savunan Kavak, şunları söylüyor: "Dizilerin içeriğinden bağımsız olarak söylemek
gerekirse, ailedeki iletişimi, paylaşımı olumsuz etkilediğini biliyoruz. Direkt aile yapısına yönelik yayınlarda bu yapıya zarar veriyor.
Dizilerdeki boşanma ve aldatma gibi olumsuz davranışlar olumsuz etkiler oluşturuyor. Yapacaklarımızı kendi standartlarımıza göre
belirleyemiyoruz. Kendi değer yargılarımıza göre değil, dizilerdeki karakterleri normalize ederek yapacaklarımızı belirliyoruz."
EVLİLİKTE İLK 5 YIL ÖNEMLİ
TÜİK'in verilerine göre boşanmalar en fazla evliliğin ilk beş yılında yaşanıyor. 2006 yılı verileri baz alındığında boşananların yüzde
42,6'sının evliliğinin beşinci yılını tamamlamamış çiftler olduğu gerçeği dikkat çekiyor. 2007'de bu oran yüzde 41,8 olarak gerçekleşti.
2008'de yüzde 41,3 olarak kayıtlara geçen bu oran 2009'da 40,1, 2010'un ilk 9 ayında ise yüzde 40 oldu.
Habertürk
Köroğlu Hayatı ve Şiirleri
BAĞDAT'A SEFER EDENLER
HAN OĞLUM AYVAZ
KARLI DAĞLARIN ARDINDAN
YÜRÜN ASLANLARIM SAVAŞ EDELİM
MERT DAYANIR NAMERT KAÇAR
Köroğlu Destanının baş karakteridir. Köroğlu Destanının kökleri Ortaasya ve Kafkasya’dan Anadolu’olmuştur. Türk devletlerinde bilinir. Türkmenistan Devleti kurucusu Sapar Murat Türkmen başının yazdığı RUHNAME adlı kitabında Köroğlundan bahsedilmektedir.
Destandan bir parça;
Bir yiğit haykırıp meydana girse
Arka verip sığınacak yer gerek
Çamlıbel’de metin kal’a yapmaya
Kendi yiğit, özü metin er gerek
Yusuf der ki, oğlum Ali n’olanda
Zor düşmanı bölük bölük bölende
padişahın divanına varanda
Dil tutulur, dili tutar er gerek
Sıra Sıra koç yiğitler düzersin
Alayları bozuk bozuk bozarsın
Berhaneyi Çamlıbel’e çözersin
Burda sana barınacak yer gerek
Göğüs gerek, arka verek dağlara
Hizmet edek bahçelere bağlara
Şöhret vermek için nice illere
Burda sana devlet gerek, sur gerek
Eyvan gerek oturmaya yaz ile
Bir de sâki, mey doldura naz ile
Yiğitlerin kumandasın saz ile
Vermek İçin yakışacak dil gerek
Deli Yusuf, tamamladı öğüdü
Sena hazır et yirmi bir bin yiğidi
Gözlerim görmüyor, suçum ne idi!
Koyma kıyamete burda al gerek.
Destan, Köroğlu’nun babası Yusuf’un gözlerini kör eden Bolu Bey’inden öc almak için Bolu Beyi’ne savaş açan Köroğlu ve babasının mücadelesini anlatır. Tüfek icad edilince, Köroğlu yeni dünyaya ayak uyduramayacağını düşünerek sırra kadem basar.
"Tüfek icat oldu mertlik bozuldu" meşhur köroğlu sözüdür
Kölelik ayaklarımızın altında…!
50 dolara insanların alınıp satıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyayı, insanı, içimizdeki karanlık yandan ibaret sayanlar üretti. Biz böyle bir dünyada yaşamaktan utanıyoruz. Modern köleliğin olmadığı bir dünya mümkündür, biz bu dünyanın rüyasını uyanıkken de görmek istiyoruz.
stanbul’un en işlek semtlerinden birisi. Ülkemizde sadece sekiz saat kalacak yabancı turizm acentelerinden birisine giriyor ve şu soruyu soruyor: “Bir kız satın almak istiyorum, bana yardımcı olabilir misiniz?” Soru hiç garip karşılanmıyor. Hemen birkaç telefon görüşmesi yapılıyor ve yabancının isteğini karşılayacak süreç başlıyor. Aynı yabancının Bükreş’teki benzer isteği ise İstanbul’daki kadar uzamıyor. Gördüğü muameleden tir tir titreyen bir engelli kadın getiriliyor, buna karşılık istenen ikinci el araba fiyatından daha az bir miktar. Haiti’de aynı talep çok daha hızlı karşılanıyor. Teklif edilen dokuz yaşında bir kız çocuğu. Fiyat ise sadece 50 dolar. Hindistan’da üç nesildir karın tokluğuna köle olarak çalıştırılan adama göre pahalı ama… Yine aynı bölgede açlık korkusu ile oğlunu satan kadına göre de ucuz sayılmaz sonra...*
Ne kadar farkındasın bilmem ama böyle bir dünyada yaşıyoruz. İnsanın hala bir meta gibi alınıp satıldığı bir dünya burası… Sana gözlerinin hayretle açılmış olduğunu farz ederek yazıyorum. Gözlerin kocaman, değil mi? Yüreğinde sıkışma var, değil mi? Bunu ümit etmek istiyorum. Bu tabloyu normal görmemelisin. Bu sıradan bir şey değil, kardeşim. Bunu sıradan görmemelisin. Yumrukların sıkılmalı farkında olmadan. Dişlerin gıcırdamalı. “Ne oluyoruz” demelisin. Başını ellerinin arasına alıp düşünmelisin…
Biz zaten bunun için geldik dünyaya, biliyor musun? Düşünmek, akletmek ve harekete geçmek için… Bize, kim olduğumuzu, bu dünyaya niye geldiğimizi ve buradan nasıl gitmemizi öğreten kitabımız, bakıp, görüp, ibret almamızı istiyor. Şahitler olmamızı istiyor. Kitabı gönderenin ve kitabı bize bildirenin yeryüzündeki şahitleri olmalıyız. Şahitlik, görmek, duymak, idrak etmek, sonra da tasdik etmek demek… Ne gördün, ne duydun, neye şahit oldun, bir baksana! Nasıl bir tabloya şahit olduğunun ve bunun ne anlama geldiğinin farkında mısın?
Böyle bir dünyada yaşamaktan utanmalısın, kardeşim. Biz böyle bir dünyada yaşayalım diye gelmedik. Biz insanın insana köle olmadığı/yapılmadığı bir dünya kurmak için geldik. Evet, biz dünyayı yeniden kurmak için geldik dünyaya. Halife olmak, vekil olmak bu, biliyor musun? Allah adına, Allah için, Rabbani işler yapmak demek halifelik… O’na naip olmak demek… O’nun adına, O’nun yarattıkları üzerinde tasarrufta bulunmak demek… Biz bunun için geldik dünyaya. O’nun istediği gibi yaşayalım ve O’nun istediği gibi yaşatalım diye… İyilik hâkim olsun, kötülük kalmasın diye… Dünya adaletle yönetilsin, insanlar sadece Rabbe kulluk etsinler diye… Kullar, kullara, hazza, paraya, makama, mevkiye, statüye kul olmasınlar diye…
Sana darmadağınık olduğun ümidiyle yazıyorum bu yazdıklarımı. Okudun, şahit oldun ve darmadağın oldun değil mi? Bunu ümit edebilmeliyim. O kadar da kötü değiliz; o kadar umarsız, o kadar aman sendeci değiliz, biliyorum. Biliyorum sen oradasın ve beni anlıyorsun. Bunu biliyorum, çünkü kendimi bilmiyor değilim. Ben bu zamanın çocuğuyum. Tıpkı senin gibi… Ortalıkta dolaşan sevinçlerden, üzüntülerden, dertlerden, ümitlerden bağımsız bir hayatım olmadı benim… Ama vazifemin şahitlik olduğunu da bildim ben. İyiliği yaymak, kötülüğü engellemek gibi bir görevimin olduğunu da öğrendim. Adına dava denilen, Allah’ın ismini, isimlerin, cisimlerin ve tüm kesimlerin üstüne çıkartmak görevinin, boynumun borcu olduğuna iman ettim. Seninle bu satırlarda buluşuyorsam, biliyorum ki beni duyuyorsun, oradasın ve anlıyorsun. Sana bu ümitle sesleniyorum ve biliyorum ki sen orada oldukça ümit bitmez.
Sana bu zamanın bir çocuğu olarak sesleniyorum, bu zamanın sözlerinden başka heybemde ne var ki? Sana yeni ne söyleyebilirim ki? Evet, görmek istemediğimiz ve fakat gerçek bir tablo sundum nazarına. Ne yapmanı bekliyorum peki? Bir şey yapmanı bekliyor muyum? Koca koca, deve dişi gibi, lacivert takımlı, kırmızı kravatlı adamların, vicdana giden bağlantıları kurum bağlamış afilli kurumların yapamadığını senden mi bekleyeceğim? Beklentilerimi, klişelerin, köhne sınıflandırmaların ve basit tasniflerin sıradanlaştıran, doğmadan öldüren, başlamadan bitiren hesapçılığına feda etme korkusu içerisinde şunu ifade edeyim ki senden hep daha fazlasını bekledim. Hep daha fazlasını: Bu zamanın ötesinde, birlikte oluşturacağımız bir zamanın rüyasını hiç unutmayacaksın, biliyorum. O rüyayı gördüğün uykuyu hayatın yap, o uykudan hiç uyanma! Sana yeni bir şey söyleyemem belki ama yeni bir dünya tasarlamalıyız dediğimde eski ya da mevcut bana ne diyebilir ki? Şüphesiz biz bu zamanın çocuklarıyız, şüphesiz yaşamak istediğimiz dünyamızın tohumları bu zamanda atılacak. Ama biz rüyası, davası, derdi olanlar, hep farklı olacağız, farklı kalacağız. İçimizde hep bir değişme ve değiştirme direnci olacak. Böyle gelmiş, böyle gider demeyeceğiz. Dünyanın ve bu kirli düzenin değişmesini gerektiğine dair o irademiz hep diri kalacak. Aşkımız, imanımız, sevgimiz kadar öfkemiz, buğzumuz ve nefretimiz olacak. “Adam sen de aldırma geç, git” demeyeceğiz. Sevdiklerimiz kadar sevmediklerimizle, istediklerimiz kadar istemediklerimizle ayakta kalacağımızı unutmayacağız.
Yaşamak istediğimiz dünyayı önce içimizde, zihnimizde, gönlümüzde kuracağız. İçini imar edemeyenlerin dışarıya verecekleri bir şey yoktur. Yaşamak istediğimiz dünyada istemediklerimizi önce içimizde, zihnimizde ve gönlümüzde ıslah edeceğiz. İçini ıslah edemeyenlerin dışarıda düzeltecekleri bir şey yoktur.
Evet, 50 dolara insanların alınıp satıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyayı, insanı, içimizdeki karanlık yandan ibaret sayanlar üretti. Biz böyle bir dünyada yaşamaktan utanıyoruz. Modern köleliğin olmadığı bir dünya mümkündür, biz bu dünyanın rüyasını uyanıkken de görmek istiyoruz. Dünya benimdir, dünya bizimdir, dünyanın gidişatından ben sorumluyum, biz sorumluyuz diyenler modern kölelik meselesini de gündemlerine almalıdırlar.
Kölelik ayaklarımızın altında…
* Tüylerimizi diken diken eden bu tabloları gözümüzün önüne seren Ben Skinner isimli Kanadalı bir gazeteci. Yaşadıklarını “Vahşi Bir Suç: Modern Zamanların Köleliği ile Yüzleşmek” (A Crime so Monstrous: Face-to-Face with Modern Day Slavery) adlı kitapta kaleme almış.
Mehmet Lütfi Arslan
Nem Kaldı
Nem Kaldı
Parsel parsel eylemişler dünyayıBir dikili taştan gayrı nem kaldı
Dost elinden ayağımı kestiler
Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı
Padişah değilem çıksem otursam
Saraylar kursam da asker yetirsem
Hediyem yoktur ki dosta götürsem
İki damla yaştan gayrı nem kaldı
Mahsuni Şerif’im çıksam dağlara
Rast gelsem de avcı vurmuş marala
Doldur tüfeğini beni yarala
Bir yaralı döşten gayrı nem kaldı
(Aşık Mahzuni Şerif, Afşin)
Özlü Sözler Kısa özlü Sözler
Özlü sözler ile ilgili yazılarımızın bu bölümünde sizlere kısa ve anlamlı özlü sözler hazırladık. Yazarları ile yani sözü söyleyen kişi ile birlikte bu sözleri sayfamızda bulacaksınız. Buyrun özlü sözler;
Kötümser yanlız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür. J.Harris
Bir insanın akıllı olmasına birşey dediğimiz yok. Yeter ki; aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın. Eflatun
Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, Söyleyeyim: ANNEM’dir. Abraham LINCOLN
İki şeye hakkım olduğuna karar verdim: Özgürlük ve ölüm. Birine sahip olamazsam ötekini isterim çünkü hiç kimse beni canlı tutsak edemez. Harriet Tubman
Doğuştan sahip olduklarınızla yaşamayı öğrenmek bir süreç, bir katılım, yani yaşamınızın yoğrulmasıdır. Diane Wakoski
Herşey aynı nefesten alır: Hayvanlar, insanlar, ağaçlar… Hayvanlar olmazsa insanlar ne yapar? Tüm hayvanlar gitse insanların ruhu büyük bir yalnızlığa boğulur; insanlar yalnızlıktan ölür. Kızılderili Reisi Seattle
Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir;akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur. William Bolith
Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar , kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar. John Steinbeck
Herşeye karşın herkes sevdiğini öldürür. Kimi bunu sert bakışıyla yapar, kimi de yüze gülen bir sözcükle, korkak kişi bunu bir öpücükle, cesur adam bir kılıçla Oscar Wilde
Sevilmek umuduyla sevmek insanidir.Fakat sevmek için sevmek, meleklere özgüdür. Alphonse de Lamartin
Aşktan korkmak, yaşamdan korkmak demektir ve yaşamdan korkanlar şimdiden üç kez ölmüşlerdir. Bertnard Russel
Yaşamımda edindiğim en büyük bilgi şudur; Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene , hiç kimse yardım etmez. Pestalozzi
Herşeye karşın herkes sevdiğini öldürür. Kimi bunu sert bakışıyla yapar, kimi de yüze gülen bir sözcükle, korkak kişi bunu bir öpücükle, cesur adam bir kılıçla Oscar Wilde
Şanssızlığa katlanabiliriz , çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan , yaptığımız hatalara hayıflanmaktır. Oscar Wilde
Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı , sahip olduğu , sahip olduğunu sandığı. Alphonse Karr
İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur. Mevlana
Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur. Whoopi Goldberg
Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. S. M. Power
Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür. Cucong
Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır. Tagore
Acınmaktansa kıskanılmak dana iyidir. Heredot
Düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışınız. Dost isterseniz , bırakın , dostlarınız sizi geçsin. La Rochefoucauld
Yirmi yaşındaki bir insan, dünyayı değiştirmek ister . Yetmiş yaşına gelince , yine dünyayı değiştirmek ister, ama yapamayacağını bilir. Clarence S.Darrow
Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar. Wendell Phillips
Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır. Bertolt Brecht
Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin taktirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği taktir edebilmek, başkalarındaki “en iyiyi bulabilmek”; sağlık Ralph Waldo Emerson
Herşeyi denerim; ama yapabildiklerimi yaparım. Herman Melville
Aşk bir kadının yaşamının tüm öyküsü, erkeğin ise yalnızca bir serüvenidir. Madama de Stael
Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür. Oscar Wilde
Niçin hep birlikte barış ve uyum içinde yaşamayalım? Hepimiz aynı yıldızlara bakıyoruz, aynı gezegenin üzerindeki yol arkadaşlarıyız ve aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz. Aunius Aurelius Simachus
Aşk hakkında herşey doğru, herşey yanlıştır. Hakkında söylenecek hiçbir şeyin saçma olmadığı tek şey aşktır. Chamfort
Buradaki sözleri beğenmedinizmi hadi o zaman
Evet sıra sizde: Sizde buradakilerden farklı ve yeni özlü söz yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz. Nazlim.Net
Dadaloğlu Hayatı ve Şiirleri
Yaşamı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız Dadaloğlu’nun şiirleri yazılı kaynaklar aracılığıyla değil, sözlü gelenek sayesinde bugüne ulaşmıştır. Asıl adı Veli olan ve Türkmen-Avşar aşıklarının önde gelenlerinden biri olan Dadaloğlu, Kul Mustafa mahlasını da kullanan Aşık Musa’nın oğludur. Az da olsa eğitim almıştır. Daha çok Gavurdağı ve Ahır Dağı yörelerinde yaşadı. Çukurova'yı, Toroslar'ı, Orta Anadolu'yu dolaştı. Şiirlerinde göçerlik koşullarını, döneminde orta Anadolu’da hüküm süren aşiret kavgaları ve aşiretlerin Osmanlı Devleti ile savaşlarını duru ve yalın bir dille yansıttı. Dili Anadolu Türkmen boylarının kullandığı halk Türkçesiydi. Dadaloğlu Anadolu'nun halk şiiri geleneğine damgasını vurmuş en önemli sanatçılardan biri olmuştur.
Osmanlı Devleti'nin göçebe olan Avşar, Karsantı, Sırkıntı, Bozdoğan, Kırıntı, Berber, Menemenci gibi Türkmen aşiretlerini yerleşik hayata geçirmek için verdiği uğraş, yer yer başkaldırılara ve çatışmalara neden olmuştur. Dadaloğlu'nun şiirleri, yerleşik yaşama geçmek istemeyen Türkmen aşiretlerinin çığlığı ve sözlü tarihi sayılabilir.
Dadaloğlu, asıl ününü kavga türküleri ile yaptı ama duygu ve aşk konularını da aynı başarıyla işledi. Yüz kadar şiiri sözlü kaynaklardan derlenerek günümüze ulaştı. Bu derlemeleri Cahit Öztelli, Taha Toros, Haşim Nezihi Okay, Ahmet Z. Özdemir ile Saim Sakaoğlu yayınladı. Diğer 19'uncu Yüzyıl halk ozanlarından iki noktada ayrılır. Kent yaşamından uzak kaldığı için şiirlerinde hep göçerlik ortamını yansıttı. Diğer yandan yine kentte bulunmayışı nedeniyle çağdaşı halk ozanlarında sık rastlanan divan şiirine yakınlık onda hiç görülmez. Karacaoğlan'ın aşk ve doğa şiirlerindeki üstün yeteneği ile, Köroğlu'nun yiğit ve kavgacı anlatımını birleştirir.
Muharrem Ertaş ve Neşet Ertaş Dadaloğlu'nun eserlerinden faydalanmışlardır. Biter Kırşehir' in Gülleri Biter adlı türkünün söz yazarı olması, mezarının Kaman' da bulunduğunun bir ispatıdır.