.
Fuzuli’de Leyla’nın, Şeyhi’de Şirin’in Mumla Konuşmaları
ADNAN DURMAZ
.
BU ÇALIŞMANIN BÖLÜMLERİ:
.
1- FUZULİ’NİN LEYLA VÜ MEVNUN MESNEVİSİNDE LEYLA’NIN MUMLA KONUŞMASI BÖLÜMÜNÜN YORUMU
2- LEYLA MECNUN HİKÂYESİ ÖZETİ (İÇİNDE MECNUN’UN AŞK DERDİNDEN KURTULMAMAK İÇİN ETTİĞİ DUANIN AÇIKLANMASI)
3- EK–1- ŞEYHİ’NİN HUSREV İ ŞİRİN ‘İNDE, ŞİRİN’İN MUMLA KONUŞMASI HİTÂB KERDEN-İ ŞÎRÎN BE-ŞEM'
4- EK:2- Husrev i Şirin hikâyesinin özeti
5-EK: 3-TASAVVUFTA AŞK
6- EK–4-MESNEVİ HAKKINDA BİLGİ
.
FUZULİ’NİN LEYLA VÜ MECNUN MESNEVİSİNDE LEYLA’NIN MUMLA KONUŞMASI BÖLÜMÜNÜN YORUMU
.
Gel ey gözü bağlı bağrı dağlı
Başı karalı, ayağı bağlı
.
Yanan mumun üst kısmında oluşan eriyik sanki bir göz bağına benzetiliyor. Mumun bağrının ateşle dağlandığını belirtiyor, sürekli göğsünden aşağı, aktığı yerde iz bırakarak sıcak eriyik akmaktadır çünkü. Mum ayağı bir yere yapışmış olmasından dolayı, ayağı bağlı diyor ona. Fitilinin yanık ucundan dolayı da başı karalı olduğunu söylüyor. Türkçedeki ”Kara başım” deyimini çağrıştırıyor talihsizlik anlamında. Anlaşılan o ki, aşkının acısı içinde, derdini kimseyle paylaşamayan Leyla, çöl gecesinin sonsuzluğu içinde, çadırındaki yanan mumu bir insana benzeterek, onunla dertleşmektedir
.
Gel olalım hem-nefes men ü sen
Râz-ı dil-ı zarın eyle rûşen
.
Sen ve ben aynı nefesi alırcasına bütünleşip dertleşelim ey mum Şu ağlayan gönlünün sırrı neyse benimle paylaş, gel.
.
Ne dert seni nizâr ediptir
Alüfte vü zerd ü zar ediptir
.
Yandıkça erimektesin, eridikçe zayıflamakta, sararıp solmaktasın. Yandıkça sesler çıkıyor senden –mumun cızırtıları-; hangi derttir sana böyle ah çektiren Baştan ayağa nedir bu yanmak Dûd-ı dile dembedem boyanmak Başından başlayıp ayaklarına doğru sürekli yanıp, ağır ağır tükenmektesin; nedir bunun sebebi ey mum. Yanan gönlünün dumanlarına boyanmaktasın bir yandan da, buna sebep ne?
.
Ne cinstir aslın ey belâ-keş
Kim âb-ı hayatın oldu âteş
.
Bela, gam keder anlamına gelmektendir. Bela aynı zamanda, KALU Bela sözcüğündeki anlamıyla, evet, tabii ki anlamına da gelmektedir. Divan edebiyatında âşık için, sevgiliye dair her şey beladır. Bu anlamlar göz önüne alınınca, Mumun varlık nedeni yanmaktır. Mum yanmak için üretilmiş yaratılmıştır. İtiraz etmez o her şeye evet der; tutuşturursan yanar, üflersen söner. Ateş mum için yaşam nedenidir. Ateş olmasa mum var olmazdı. Aynı zamanda ateş mumun ölüm nedenidir de. Aşk acısı olmasa yaşaması mümkün olmayacak olan aşığa benzetiliyor mum burada
.
Her lahza düşersin ıstıraba
Hem ateşe garkasın hem âba
.
Her an acılar içinde yayan sensin ey mum. Bir yandan ateşler içindesin bir yandan da sular içindesin. Yandıkça eriyip sıvılaşan mum için su sözcüğünü kullanmış burada şair. Bu haliyle de mum, aşk ateşiyle yanan ama bir yandan da gözyaşı döken aşığa benzetiliyor.
.
Ne sihr kılarsın ey seher-rîz
Kim âteşin âbdan olur tiz
.
Sabahın en erken zamanında mum sönmüş oluyor. Âşıklar herkesin uyuduğu sabahın erken saatlerinde uyanık olurlar. Her yanışında önce ateşle başlıyor acısı, önce tutuşması gerek ki, sonra eriyip sıvı hale gelsin. Önce aşka düşüp yanar, sonra da ağlar âşıklar.
.
Hem suhteden hem olma gafil
Mende dahi var bir gam-ı dil
.
Sen aşk derdiyle yanarken, benim de gönlü kederle yanan birini de bilmelisin. Derdi ortak olanlar birbirini bilir. Mum Leyla’nın yüzünü aydınlatınca aynı zamanda onun da kendisi gibi bir dertten yandığını görmüş olması gerekir. Mum ışığı olmazsa karanlıkta Leyla görülemez. Mum yanınca da ilk görmesi gereken, o an onunla dertleşen Leyla olmalıdır.
.
Men hem sana benzerem vefada
Belki nice mertebe ziyade
.
Belki senden daha fazla vefalıyım. Ben de senin kadar vefalıyımdır. Verdiğim aşk sözünde durur, bunun karşılığı olarak payıma düşen acıyı seve seve yaşarım. Hatta senden daha da vefalıyım ben
.
Sen gece hemin yanarsan ey zar.
Men gece vü gündüzem giriftar
.
Sen yalnız geceleri yanarsın; ama ben gece gündüz yanarım. İşte asıl farkımız bu, ben daha çok yanıyorum aşktan.
.
Sende eser-i hevâ ziyandır
Nispet mana rahat-ı revandır
.
Sen aşkın ateşiyle yanıp tükeniyorsun ki bu kurtulmak oluyor. Yanmanın bittiği bir yer var; bu da gönül rahatlığı verir sana, nasıl olsa bitiş var. Ama benim yanışım hiç bitmeyecektir.
.
Hoştur sana sırrını döküp yaş
Meclisler içinde eylemek faş.
.
İnsanların akşamları toplanıp birlikte olduğu meclislerde, sen gözyaşları içinde sırlarını açıklayarak rahatlarsın bu da hoşuna gider
.
Gönlün çü değil vefada kaim,
Gönlündekidir dilinde daim
.
Gönlü aşkta vefalı olan sırrını kimseye dökmez, hatta dökemez. Senin gönlün vefalı değil aşkta ki, neyin varsa dilindedir, içinde olan dışında da görülebiliyor
.
Men sabit-i arsa-ı belâyam
Ney kimi hızâne-i hevâyam
.
Ben gam keder bela ortamından asla ayrılamam; çünkü aşk budur. Konuşmam ama bu aşkla inlerim yalnızca. Rivayete göre Hz. Muhammet İlahi aşk sırrını Hz. Ali’ye söylemiş. Bu sırrı taşıyamayan Ali ıssız bir yerde kör bir kuyuya söylemiştir. Kör kuyudan sular dışarı fırlamış ve oluşan sulak alanda yetişen kamışlardan Ney adı verilen çalgı yapılmıştır. Bu nedenle ney sesinin ilahi aşkı taşıdığı söylenir.
.
Olmam olur olmaz ile demsâz
Başım kesilirse söylemem râz.
.
Sen meclislerde her kim olursa onlarla birlikte olup, önüne gelene derdini döker, sırrını verirsin ey mum. Mum senin başını keserler arada, daha iyi tutuşursun yanarsın; benim başımı kesseler de asla kimseye sırrımı açmam
.
Derdim sana söyleyem gam-ı dil
Sende dahi tâb yok ne hâsıl
.
Elden ne gelir. Ben sana gönlümün derdini açayım istedim ama sende de derman yok, tükenmişsin.
.
Döymez ciğerin bu şerh-i râza
Ahım götürür seni güzâra.
.
Eğer ben sana içimdeki sırrı söylersem, benim aşk acıma senin kalbin dayanmaz, tümden yok olursun. Ahh ettiğim zaman tükenirsin. Burada “Ahh “ edince çıkan nefesin mumun alevini söndüreceğini söylüyor aynı zamanda
.
Her yâra bu derdi eyledim faş
Olmadı bu yolda bana yoldaş.
.
Ben hangi dostuma bu sırrı açıkladımsa bunu taşıyamadı, benden yolunu ayırdı. Sabr eylemedi bu derd ü dağa Katlanmadı düştü taşa dağa Bu aşkın hastalığına ve büyük yalnızlığına katlanamadı hangi dosta açtımsa sırrımı; dağlara taşlara düştü benim derdimden yanında senin hem urmayam dem ta kaçmayasın ırağa sen hem .Ey mum sana sırrımı açmayayım ki sen de uzaklara kaçma, karanlıkta kalmayayım şem’ün çü görürdü yok zebanı dem urmağa yoh yanında canı
.
Leyla sonunda mumun dilsiz olduğunu anladı onun yanında konuşmayı da gereksiz buldu
.
Fuzuli Leyla vü Mecnun Mesnevisinde bir yandan Leyla ve Mecnun’un aşkını, ayrılığını anlatırken, aynı zamanda Tasavvufi İlahi Aşkı da anlatmış oluyor. .