21 Aralık Zırvalığı
Mereba Millet.
Çoğu kişiden bu konuyla alakalı gereksiz sorular,endişeler vs. aldığım,duyduğum için bugün bu yazıyı yazma ihtiyacı duyuyorum.
21 Aralıkla alakalı söylenen saçma sapan şeylere bi açıklık getirmek istiyorum çünkü konu gittikçe rahatsız edici olmaya başladı.
Öncelikle 21 Aralık tarihi 2000 yıllık bir kuşağın başlangıç tarihidir.
Kesinlikle kıyamet ya da dünyanın sonu değil tam tersi insanların farklı bilinç boyutuna geçmesini sağlayacak bi gelişmedir.
Ki bu gelişme zaman içinde olacaktır. Tek bir gece de farklı yetenekleri olan bilinç düzeyi yüksek bir varlık haline gelmeyi beklemeyin.
Herkes şuanki bilinç düzeyine göre ilerlemeye başlayacak. Yani mesela siz şuan 2.bilinç düzeyindeyseniz bilinç düzeyi gelişmemiş insanlardan 2-0 önde başlamış olacaksınız.
Hepsi bu.
Bu yeni süreçte insanlar 5 duyu dışındaki diğer duyularını da yavaş yavaş ortaya çıkarmaya kullanmaya başlayacak.
Diğer varlıklarla aramızda ki bağlantılar kuvvetlenecek.
Sürekli uzayı araştıran insan bu süreçte kendi içine dönerek kendi özüni araştırmaya kavramaya çalışacak.
Belki gezegen konumlanmaları yüzünden bu enerji halkası Dünya da felaketler olmasına neden olabilir.
Ama altını çizerek söylüyorum bu kıyamet değil.
Hatta asırlardır kahinler,bilginler,şamanlar ve evliyalar kıyamet diye bahsettikleri tarihleri dünyanın sonu değil insanlar için önemli olan enerjilerin yansıdığı uyanış tarihleri yani kıyam etmenin başlangıcı olarak yaydılar.
(Cümlenin halini bende çözemedim.Neyse anladınız siz.)
Bu 21 Aralıkta yeni bir döngüye gireceğiz ve yavaş yavaş zamanla bir şeyler değişmeye başlayacak.
Birden bire olamaz. Çünkü bu kuşak bile belirli bir zamanda dünyaya geliyor.
Demek istediğim çok umutlanmayın,uçanın kaçanın peşine düşmeyin o gün.
Yılın en uzun gecesini arkadaşlarınız ve ailenizle beraber kutlayın.
Kendinize yararlı olacak meditasyonlar yapın,ibadet edin.
Ya da kafayı vurup uyuyun.
Size kalmış.
Bekleyiş süresince kendinizi enerjiye en güzel şekilde hazırlamaya bakın.
Ruhsal tınınız ne kadar yüksek olursa enerjiye o kadar hızlı uyumlanırsınız.
Işıkla...
21 Aralık Zırvalığı
Çılgın Kuzgun Ozzy
Çılgın Kuzgun Ozzy
3 Aralık 1948 de Jack'in ve Lillian'ın minik bebeği John Michael Ozzy olarak geldi dünyaya. Annesi ağlayışını ilk duyduğunda sesinin güzelliğiyle daha da bağlandı oğluna.
Şarkı söylemeyi seviyor yalnız kaldığında hep etrafta duyduğu güzel sesleri mırıldanıyordu.
Kuzgunlara hayrandı. Günlerini onları izlemekle geçiriyordu. Okulu sevmiyordu.
O zamanlar da içinden ''liiiifeeee wooon't waaait fooor meee teaaacheeeer'' falan dediğini düşünüyorum.
Bu yüzden çok takmıyordu. Bir gün Beatles'ın yaptığı harika müzikle tanıştı ve sesine yeni bir renk katarak rock müzikle ilgilenmeye başladı.
15 yaşına gelince okulu bıraktı işçi olarak çırak olarak bir sürü yerde çalıştı ve kendi ayakları üzerinde durmayı bu zamanlarda öğrendi.
Birchfield Road School da ilk grubunu Tony ile kurdu. Blues etkisi taşıyan sağlam ve sert bir rock müzik etkisi yaratmaya çalıştılar. Geezer bir gün gitarı kaldırarak ''Beyler grubun ismini buldum'' dedi.
Geçen gün izlediği korku filmi Black Sabbath ismini önerdi.
Herkes fikri beğenince isim konulmuş oldu.
İlk albümlerini 13 Şubat 1970 yılında gecelerini gündüzlerine katarak tırnaklarını pena yaparak ortaya attılar.
Albüm ismini de Black Sabbath koydular.
GO PROUD!
GO ON!
GO HARD OR GO HOMEEE!
Siyah
Siyah
Bazen ansızın bi ıssızlık bir yalnızlık çöker ya ruhuna insanın.
İşte tam o anın kıyısındayım.
Her şeyden kesilmiş ani bir ilgisizlik.
En derinden yüreğinizi saran bir korku
Bilinmezlik.
Kısıtlı bir vücudun dışına taşmış asi bir ruh.
Yaşının gereği biraz dengesiz.
Kesik kesik cümleler,
Yavaş yavaş ıslak kağıtlara akıyor sessizlikte.
'Don't youuu cryy tonight' diye bir mırıldanış,
Yitirmek üzere olan aklın karanlık köşesinde.
Bir kuş. Güzel kanatlarının üzerinde gökkuşağı ahenkle dans ediyor.
Dokunuşları rüzgarla buluştuğunda, benzersiz bir manzara göğü süslüyor.
Ve bir kuzgun. O zamanlarda ki beyaz kanatlarının ardında gizlenmiş.
İç yakarışlarını acı çığlıklarla ara ara dünyaya bırakıyor.
Bu ayrı dünya içerisine hüzünlü bir kış giriyor ansızın.
Güzel kuş uçmaya korkuyor çünkü daha önce göçmemiş hiç başka bir diyara.
Arkadaşlarıysa onu bırakıp gitmiş.
Kar taneleri süslerken çam ağaçlarını
Güzel kuş Kuzguna çevirdi bakışlarını.
O umutsuz eğik başın içinde
Umarsız bir asalet sezdi istemsizce.
Kuzgunsa bu rengarenk kuşa aşık oldu birden bire.
Korumak isteyerek onu kışın soğuk rüzgarından
Kaldırıp sarınca kolunu bir tüy uçtu kanadından.
Isındı güzel kuş bu karanlık yabancının kollarında.
Kayboldu hüzünlü gözlerinde bir anda.
Zaman geçti kuş acıktı.
Kuzgun hissedince bunu yiyecek aramaya çıktı.
Uzaktı yol,üşüyordu.
Aklına binbir düş üşüşüyordu.
Sonunda gördü orda duruyordu bir dilencinin kasesi
Kapmak istedi içinden iki-üç buğday tanesi.
Bunun için dilencinin uykuya dalmasını bekledi.
Bekleyiş... İçine korku saldı yavaşça.
Dönmek istedi güzel kuşunun yanına.
Koştu ve kaptı bir buğday tanesi, aldırmadan kadının bağrışını.
Döndüğünde donmuş bir güzellik
Duruyordu ağacın dalında, düştü düşecek.
Minik yüreğinde bir parça ateş.
Soğuk rüzgar söndürecek.
Kuzgun aşkla atıldı hemen yanına.
Sarıldı güzelliğinin boynuna.
Zaman beklememişti kuzgunu.
O çırpınışlar içerisinde izlerken kuşu
Kanatları yavaşça karardı
Gece rengini aldı.
Yüreğinde ki ateş söndü.
Külleri kanatlarına sindi.
Kuzgun o günden sonra.
Siyahı rengi seçti.
O rengarenk güzelliği
Siyahta kendi bildi.
Morning Star
Morning Star
Unutulmuşlara
Unutulmuşlara
Bazı varlıklar tanrı olarak isimlendirilmiş eskiler tarafınca.
Pan gibi mesela.
Bence o bir tanrıdan çok gizemli bir ormanın derinliklerinden çıkmış bir dost.
Kendisine tanrı denilmesi hoşuna gitmiş. Buna ses çıkarmamış bir dost.
İnandığınız gibi varım demiş. İnandığınızım diye devam ettirmiş.
Flütüyle güzel bir ahenk yakalayarak doğanın tenini okşamış kadim bir dost.
İlginç bir melodi ruhumu dinlendirdi bu sabah.
Sessiz bir tını.
Ne bir tanrı ne bir şeytan.
Hermesin tuhaf oğlu.
Yaramaz Pan.
Tekrar görüşmek dileğiyle.
Nobody said it was easy
Nobody said it was easy..
Şu aşk ve nefretin arasındaki ince çizgiyi çoktan koparmış bir kelebek.
Ömrünün hızına aldırmadan, ondan nefret eden bir ruha dualar ediyor sessizce.
Çürük kalp kokan, kirli sokaklarda uçup duruyor.
Nefsine yenik düşmüş diğer yarısına bakıyor.
Ağlıyor.
Bir sürü sevgi sözcüğü fısıldıyor kalbi ona karşı nefret dolmasın diye.
Ama ölü adam buram buram nefret kokuyor.
Kalbine gömüyor cesedi kelebek.
Ve gözyaşı döküyor bir kaç melek.
Günün sonuna doğru ufkun kızıllığında
Yanıp bir ışık oluyor, giderek.
Hoşça kal gülüşüyle huzur bulduğum adam.
Gitmem gerek.
Strangers in the holiday
Strangers in the holiday
Çoktandır yazmıyorum doğru düzgün. Açıkçası pekte içimden gelmiyor.
Uzun zamandır duygusal akıyorum buraya da.
O kadar içimi döktüm ki artık hissettiğim tek duygu açlık.
Gece gündüz yiyorum. Yedikçe acıkıyorum. Acıktıkça yiyorum.
Yedikçe uykum geliyor. Uyudukça uyuyorum.
Tatil denilince insanın aklına bir yerlere gitmek falan geliyor.
Bizim tek yaptığımız her gün bir arkadaşın evinde buluşmak.
Ya da evde tepinmek.
Bu günde İlayda hanıma akıcam.
Aynı döngüyü orda tekrarlayacağız.
Tatile bomba gibi girmeyi planlıyordum. Maytap gibi girdim.
Yüze katlanmış bir karneyle.
Yine pek azar işitmedim. İlginç.
O değil Deniz dün gece beni deli etti.
Birde sabah yazdığı tweetleri görünce iyice kafayı yedim. Elime geçme sen.
Uyuyamıyorum geceleri bu aralar. Birden bire uyanıyorum ve oturuyorum sabaha kadar.
Ruhum sıkıldı yemin ediyorum evde otur otur. Kendimi Voldemort'un burnu kadar biçimsiz hissediyorum.
Kitap okuyasım bile gelmiyor. Sadece müzik dinlerken tavanı izliyorum.
Dizimag ikinci evim gibi bir şey oldu. The Big Bang Theory izleye izleye Sheldon gibi oldum.
Arada sırada Amy gibi de hissettiğim oluyor. Özellikle sabah aynaya baktığımda.
Rüyalarımı altyazılı görüyorum. O da yetmezmiş gibi dışarı çıktığımda insanları anlayamıyorum.
Sanki herkes ingilizce konuşuyor gibi geliyor.
Geçen yine minibüsteyim teyze arkadan ' bi kişi uzatır mısınız ? ' dedi. Ben 'djnkdsfkj' diye duydum.
Sonra parayı alıp otomatik bir şekilde uzattım. Dışarda insanlar konuşuyor ben her şeyi yabancı dil algılıyorum. İçimden de ne çok turist var diye geçiriyorum. (Kendimi yiyorum)
Öyle işte Kabasakal da programa katılmış kampa mı ne gidiyomuş.
Oysa ki ben bu tatilde ona gidip birkaç gün kalmayı planlamıştım.
Lanet olsun bu hayat. Lanet olsun bu sevgim.
Neyse ben gideyim de pentagramdan bir şarkı daha dinleyeyim.
Hoşça kalın.
Sanırım melekler dünyaya alışamıyor
Sanırım melekler dünyaya alışamıyor.
Birlikte nefes almayı öğrendiğim,
Beni her seferinde güldürmeyi başaran,
Hüznünü sırrı gibi saklayan,
Gülümsemesinin sıcaklığından haberi olmayan
Gözlerinde gökyüzünü taşıyan
Görünmez adam.
Beklemediğim anlarda beklemediğim yerlerden çıkıp elimi sımsıkı tutan.
Sabah arayıp tek bir kelime demeden gitti dünyadan.
İntihar yakışmadı tenine.
Böyle gidilmez.
Böyle gidemezsin.
Siyah meleğim.
Özlemiştim.
Söylemedim.
Özür dilerim.
Düştüm.
Yalvarırım gözlerini aç ve beklemediğim bir yerden çık.
Elimi tut.
Gel, yalvarırım gel.
Dostlarımı yalnız uğurlamaktan hoşlanmıyorum..
Nefes almayı unutmak istiyorum.
Bitmesin tatilimiiz başlamasın bu dersleer
Bitmesin tatilimiiz, başlamasın bu dersleer..
Böyle bitmemeliydi.
Yalnızlığın nirvanası
Yalnızlığın nirvanası.
Dün gece çok huzurlu bir şekilde uyuduktan sonra. Sabah 03.30 sularında birden bire uyanıverdim.
Nefesim kesildi. Bi an ölüyorum hıyaağ olup yataktan fırladım.
Yaprak Dökümün de ki Ali Rıza bey edasıyla kalbimi tuttum ve mutfağa doğru sürünmeye başladım.
Oturup bir kahve yaptım. Boğazıma iyi gelir diye.
İçerken de Favelaya mesaj attım.
Her zaman ki gibi uyanıktı.
Sırf onun yüzünden özel bir yeteneğim olsa da uyutabilsem onu diye düşünüyorum.
Ona öldüğümü söyledikten sonra 'Saçmalama aptal!' tepkisini alıp oturdum, sabaha kadar konuşmadık.
Şifacı arkadaşlarıma hastayım alarmını verdikten sonra bir enerji patlaması yaşandı odamda.
Ve iyice öldüğüme inandım. Böylece İlaydaya ölüyorum glb. diye mesaj atma fırsatım da oldu.
Kelime-i şehadet getirmeye olanağım olmadan kulağımda bir çınlama oluştu. Bastım küfürü. Öyle öldüm. (Uyudum)
Rüyamda elimde silah bi çatışmanın ortasındayım. Herifin teki tokama ateş ediyor. Saçlarım uçuşuyor ulan ben senin diyip taramalıyla gebertiyorum pisliği. Huh! Güzel stres attım.
Uyandığımda gulyabani gibiydim. Tipimi biraz düzelttikten sonra annemin yanına acındırıcı bir ifade takınarak koştum. Ve 'Anne ben çok hastayım bu gün doktora gidek mi' dedim. O da öf pöf taam diyip yolladı beni.
''Bitch servis! Bu gün sen beni beklicen heehehhe!''diyip yatağa girdim. Servisçiye haber vermeden 8))
Uyumaya devam ettim. Tabi bir yandan her yerim tutulmuş. Üşüyorum. Boğazım da sanırsın İstanbul trafiği var. Ölümüne tıkanmış. Suyun dibine batar gibi rüyaya daldım.
Kalktığım da saat 12 civarı bir şeydi.
Dedim gidiyorum ben doktora. Annemin elini tuttum -.- neyse bu kısmı geçelim. İşte doktor hanım dedi ki 3 günlük ömrüm kalmış. Hoff tamam tamam. Bademciklerim zaten normalden büyükmüş bide utanmadan şişmişler. Sprey mprey verdi. İlaç milaç aldık. Sonra Ömer bey bana gel pendiğe dedi.
Gittim hasta hasta. Halsizlikten olmuşum koala.
Meğer Ömer bey okul çıkışı gelecekmiş. Ben boşuna gitmişim.
Alışkınım dedim zaten yalnız takılmaya. Gittim Mc'de birşeyler tıkındım.
Sahilde dolandım biraz. Sonra dönerken kediler vardı. Dayanamadım sevdim. Kucağıma atladı biri. Elimi ısırdı. Sonra üstüme pisledi...........
Fırlattım kediyi. Dedenin teki ıslak mendille sil dedi. Gittim aldım sildim.
Eve dönerken de minibüs çarptı...........
Yemin ediyorum bu günde ölmezsem daha ölmem ben.
Dengemi şaşırdım. Üstüm başım toz oldu.
Nihayetin de kahve alıp eve döndüm.
Irıspı doktor vermiş 1 günlük rapor. Anneme gidip ' anne hani bu bir gün ya yarın gitmesem oluyo mu ' dedim. Demez olaydım.
Yarın gidiyorum. Hoff yaha.
Saplığın son haddini yaşadım bugün.
''Tek başına yemek yemek.''
Mission completed diye uyarı var mı acep diye bakınıyorum etrafa.
O değil de şu Favela uyansa da doktora gitse.
Sıkıntı oldu içimde.
Neyse neyse neyse.
Görüşmek üzere..
Kapanış Şarkımız
Sistem fabrika ayarlarına döndürülsün mü
Sistem fabrika ayarlarına döndürülsün mü ?
Değişik bir gün.
Yani aslında hayatımın en huzurlu iki gününü geçirdim diyebilirim.
Okul dışı hayatımın.
Hüzünlü bir dalga çarpıyor yüzüme sonra bir ses yankılanıyor, siliniyor.
Böyle.. ne bileyim.
Neyse. Öleceğim galiba.
İnsanlara zarar verme işini abarttığım için onları iyileştirememe durumu yaşıyorum.
Bir ara abarttım bunu sanırım. Güç hissetmek ilginç bir şey.
Üstün hissetmek. Ama çabuk geçiyor etkisi. Bir de bakıyorsunuz ki hiçbir şeye yaramıyor.
Yalnızca yüce egonuz kabarıyor.
Ve elinizde olan güzel şeyeri de kaybediyorsunuz.
Ahh!
Elimde hiçbir şey kalmamış gerçekten.
Yorgunum çok. Çok yorgunum.
Yanıma Favelayı alıp gökyüzüne uçmak istiyorum.
Bulutları üzerimize çekip uyumak.
Sadece hayal.
Şimdilik.
Ama yapacağım.
Bulutlara götüreceğim bir gün onu.
Sadece toparlanmam ve eski gücüme dönmem gerek.
System repair......
Loading please.....
Loveeee keeps us kiiiiiind
Loveeee keeps us kiiiiiind
Sıkılıyorum.
Pazarımsı Perşembe
Pazarımsı Perşembe
Şunu başlığa yazarken bile içimden ne çabuk geçmiş zaman diye düşünüverdim istemsiz.
Harbiden çabuk geçiyor zaman. Ve Nisanda insanın okula gidesi gelmiyor hiç.
Değişik, anarşik bir havası var bu ayın.
Ben de kabarık anarşizm duygularıma engel olamayıp evde durdum bugün.
Anneannem Almanyadan geldiği için babam erken döndü İrandan.
Ama aramıza geç dönecek çünkü içerde saatlerdir uyuyır. Eheh.
Sıkılıyorum. Yıldız Çiçeğim için tuttuğum deftere almam gereken notlar var. Hiç içimden gelmiyor.
Genelde bir şey içimden gelmiyorsa henüz zamanı değildir diye düşünürüm. O halde yatmaya devam.
Kafamı yastığa yaslayıp tavanı izliyorum geceleri.
Uyuyamıyorum bu aralar. Çok düşünüyorum. İnsanlar.. çok garip.
Ya sorun bende ya da onlarda. Anlayamıyorum, anlatamıyorum.
Kelimelere sığdıramıyorum duygularımı.
İkinci bir ses var içimde. Hatta sessiz bir senfoni orkestrası.
Hepsi ayrı telden çalıyor. Eskiden bir kişi vardı. Sanırım büyümüşüm.
Büyüdükçe çoğalıyorlar..
Şiirler çok güzel. Çok aşk dolu. Ama aşkı getirmiyorlar.
Tommaso Campanella'nın ütopyasından istiyorum bir parça.
Farabi'nin Erdemli Şehrinde nefes almak.
Ne bileyim.
Diderot gibi '' İnsanı taş ya da kırık kalpli yapan bu dünyadan gidiyorum. Beni nereye gömerlerse gömsünler''
diyebilmek, kafama sıkıp gidebilmek isterdim.
Tanrı için yaşıyorum. Tanrı için..
Acımak mı gerek kendime bilmiyorum. Açıkçası acımıyorum.
Bunları yaşamam gerek. Gerçekleştirmem gereken şeyler var.
Yontulmamış bir ruhla hangi gerçekliğe erişebilirim ki ?
Eh. Diogenes'i dinliyorum, her durumda mutlu ve bağımsız hissederek.
Belki bir gün onun gibi Atina sokaklarında elimde bir fenerle dürüst bir insan aramaya çıkarım.
Hiç!
Tarihsiz Günler
Tarihsiz Günler
Hayata Fransız kalmak
Hayata Fransız kalmak
Belki yeni bir sokak, yeni bir şehir, yeni bir hava lazım bana.
Beyaz Geceler
Beyaz Geceler
Ne güzel başlık. Ehiehi.
Uyumadım bugün. Melihe kızdım biraz.
Favelaya kızdım.
Kendime kızdım.
Geceyi sevdim.
Geceyle seviştim.
Tüm karanlık beynime aktı.
Göremediğim yıldızları saydım.
Sabahın sayısız renginde kuşların şarkısını dinledim.
Tom Waitste dinledim tabii. Haksızlık olmasın.
Ama en çok türküleri sevdim.
Batıdan Doğuya kaçtım.
Peyami Safa gibi. İkisi arasında.
Bir Fatih bir Harbiye oldum.
Karar verdim.
Ben buyum.
Biz buyuz.
Çok.
Çok kişiyiz.
İçimde.
Kocaman bir topluluk.
Bağırıyoruz.
Günaydın pazar.
Günaydın.
Lela lela lelaaa lela pala tutee
Lela lela lelaaa... lela pala tutee...
Tatil olduğuna henüz alışamadım sanıyorum ki.
Hi diyeyim de Sorcha bize bir hi bile demedi demeyin anacım
Hi! diyeyim de Sorcha bize bir hi bile demedi demeyin anacım.
Ve nihayeet Sorcha is go back!
3 Haftalık bir kamp süreci sonrasında evimin rahatını özlemiş ve bitap bir şekilde evdeyim.
Harikaydı.
Gerçekten, harikaydı. Çünkü yanımda Elo vardı.
Ve o varken buzullarda bile eğlenebiliriz. -Nazar duası için 1 dk-
Sanırım telepatinin anunakoyduk.
Artık konuşmadan -öyle uzaktan uzaktan hiç konuşmadan- kahkahalara boğuluyoruz ve aynı şeyi düşünerek.
Kafamızın içine girdik iyice. Aynı anda aynı şeyleri söylüyor, aynı rüyalar..aynı hayaller... poh.
Yapmadığımız şey kalmadı yurtta.
Asansöre sığmadık. O zaman onlarda gitmesin dedik.
8 kat boyunca üşenmeden merdiven çıkıp her katta asansörü durdurduk, kaçtık.
Benjamin namı diğer Bünyamin diye bir hayali arkadaş edindik ve milleti şizofren olduğumuza inandırdık.
Sorulan sorulara canımızın istediği gibi cevaplar verdik.
Bknz:
-Aa siz ne kadar benziyorsunuz
-İkiziz. Ama çift yumurta ikizi.
-İnanmıyoruuaam. :)))
* -Kaç yaşındasınız ki siz ?
- 19 ben o da 17
-Oha 19 mu ?
-Evet üç kere birinci sınıfta kaldım.
fhsjnssjns
Alt kata inip karanlık koridorlarda koştuk.
'' Troy and Abed in the mooooorninnnng'' diye anons yaptık.
Herkese takma isim taktık, kimsenin adını hatırlayamadık.
Güvercin,Ayseren,Neşet,Cin,Ultra cin, Pierce,Glee Grubu,Kavak Yelleri,PLL grubu...vs.
En nefret ettiğimizse tabii ki Glee grubuydu.
Biz yan odada rock bar.
Onlar kısır günü havası.
Tam bir işkence.
Rafet El Roman ve Ozzy kapışması yaşadık.
Onlar kadar çirkef olsam, döverdim.
Benjaminimle konuşsunlar. Haha.
Elo'nun Bob Marley'i - kendi eline takma saçla yaptığı hayali bebek- ile konuşmaları:
-Seni hiç kimse anlamıyor Bob.
-O kadar zavallısın ki.
-Dinsiz imansız ölmüşsün.
-Oysa ben seni sevmiştim...
vs.vs.vs.vs.....
Eheh.. Çok konuştum be.
Tabii bebeğim diyen çiğköfteciye selamlarla.
Keyifli Ramazanlar.
Ağlama Ahmet Hamdi Tanpınar 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı Özel
Ağlama - Ahmet Hamdi Tanpınar - 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı Özel
Barış Manço Bugün Bayram Erken Kalkın Çocuklar Çocuk Bayramı
Barış Manço - Bugün Bayram Erken Kalkın Çocuklar - Çocuk Bayramı
23 Nisan Özel - Tüm Çocukların bayramı kutlu olsun
23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Tüm Çocukların Bayramını Kutlarız Sesli Şiir Vakti
Tüm Çocukların Bayramını Kutlarız - Sesli Şiir Vakti
Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı Serdar Tuncerin Sesinden
Mehmet Akif Ersoy - İstiklal Marşı - Serdar Tuncer'in Sesinden
Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy Sayfası
Hayatı | Eserleri | İstiklal Marşı |
Şiirleri | Hakkında Belgeseller | Hakkında Yazılmış Yazılar |
Diğer Şairlerin Söyledikleri | Resimler | Şiir İncelemeleri |
Mona Roza Siyah Güller Ak Güller Resimli Şiirler Yeni
Mona Roza - Siyah Güller Ak Güller - Resimli Şiirler (Yeni!)
İbrahim Sadri Masal Sesli Şiir Dinle
İbrahim Sadri - Masal - Sesli Şiir Dinle
Ahmet Muhip Dıranas Hatıra Bedirhan Gökçenin Seslinden
Ahmet Muhip Dıranas - Hatıra - Bedirhan Gökçe'nin Seslinden